30 Kasım 2012 Cuma

Gazla Gitsin :)

 
 
Üzdü mü gazla gitsin
O seni çok üzülüyor zannetsin
Kırdı mı unut gitsin
Unuttuğunu görsün dellensin

Gerdi mi gazla gitsin
O seni çok üzgün zannetsin
Yordu mu unut gitsin
O seni evde uyuyor zannetsin

İçinde stres varsa bunu bilmemem
Seni çok seviyorum bunu gizleyemem
Her şeye tamam yalana gelemem
İşine gelmedi mi gazla gitsin

Seveceksen sev adam gibi sev
sevince minik aşkım olur dev
birkaç saat olsa bile bana yeter
Benim evim bunun için en uygun yer
istedin mi her şey olur istedin mi bekledin mi o gelir bulur seni
Sevindin mi belki o da sever seni,
Sevmedi mi Gazla gitsin

Üsküdar'a gider iken aldıda bir Yağmur :)))

Tam da bugün, öle oldu okuyucum.
Otobüse binmemle bastıran bi yağmur,tabi bu beni üzmedi-aksine- sevindirdi.Bayadır gitmemiştim "Üsküdar"a ,hava da tam benlik dedim;" kalk tuğba bi deniz havası al " gel.Yağmurlu hava da deniz daha bi ihtişamlı oluyor, martılar balık ve simit  kapmaya çalıştıkça, üzerlerine tek tek düşen yağmur damlaları...
Çiçekçiler,vapurları yakalamaya çalışan insanlar,simitçiler, otobüs ve minibüslerin; egzos kokusunu inatla gidermeyen çalışan dönerrrr -heyecâna bak- kokuları...


Şansıma cuma pazarı varmış,bi tur attım pek çeşit yoktu ama güzel şeylerde vardı.
Ordan gratise uğradım,duş jellerin de ve Vücut losyonların da indirim -3 ile 5 tl- vardı.
Birde "Şımarık Accessories" diye bi mağaza vardı, çok tatlı eşyalar vardı, yandaki tombik kalemi aldım :))







Hava ne kadar da karardı.Odamın manzarası bu...



Üsküdar dedim mi benim aklıma direk bu "dönme dolap" gelir.Çocukken mutlaka uğrardım buraya :)

















29 Kasım 2012 Perşembe

Aşkının kölesi oldum :)



Gözümle gördüm, gönlümle sevdim seni
Vazgeçemem ki,
Bir zulüm etsen, sevemem desen yine
Git diyemem ki.

Var mı söyle, var mı söyle benim gibi?

Canın ister güldürürsün,
Canın ister öldürürsün
Aşkının kölesi oldum
Sevgilimsin sen bilirsin 
 
Ara sıra, bazı bazı
Gelsen bile gönlüm razı
Yeter ki görsün gözlerim
Aşkın olmaz, çoğu azı

Nerdeydin demem kimleydin demem
Seni sevdim bir kere
Madem ki sensiz yaşamayam ben naz etmem boş yere

Var mı söyle, var mı söyle benim gibi?

Canın ister güldürürsün,
Canın ister öldürürsün
Aşkının kölesi oldum
Sevgilimsin sen bilirsin

Kalk kız soğan hazırla :))

                                                Allah'ım gece gece beni  güldürdünüz ya :))
Şimdi anladım neden bizden, bir "Sam Brown, lily allen ve christina aguilera" lar çıkmıyor, hep engelleniyoruz arkadaş ...!
 
 
 
 
Arkadaşlar cover'lamışlar sağ olsunlar :))
 
 

27 Kasım 2012 Salı

"Hakmar Kitap Kampanyası" ndan Aldıklarım

Bir önceki postum da belirttiğim üzere, "Hakmar market" te ki kitap kampanyasından yararlanmak amaçlı bugün gittim ve adedi 5tl olan kitaplardan 2 tane beğenip aldım.Geçen sefer ki kadar çeşit -roman- yoktu.Daha çok çocuk kitaplarına ve "SBS" hazırlık setlerine reyon ayrılmış.Çoğunluk "aşk" romanıydı ama nasibimden tam da istediğim türden iki kitap kalmış, sonuncularını da ben aldım :))
 
Birde "100 temel eser" kapsamında,"suç ve ceza" ve "babalar ve oğulları" ve hatırlamadığım birkaç eserde 2.50 tl den satıştaydı ilgilenenlere duyrulur, he birde "Nutuk" vardı.
 
Ben aşağıdaki eserleri aldım,


Aslında kitaplar hakkında hiçbir önbilgim yoktu.Konuları ilgimi çekti ve diğerlerine oranla tam benlikti...
 
Birde  " Akılçelen "  adlı kitap ta kararsız kaldım, almadım ama her an gidip alabilirim :) okuyan var mı aranızda ?

*************************************************************************************





Arka Kapak

"Onun hareketleri öylesine zarif, öylesine kibardı ki, çalan her notadan daha da inceydi. Aynı zamanda, vücudu ile yaptığı tutkulu tanıtım, sanatsal ifade ile eşdeğerdi. Şıklık, incelik, zarafet, lirik ifade, duygulu sunum gibi bütün muhteşem özellikler, tek bir isim altında toplanmıştı: Anna Balint..."

Baçka Düzlüklerinde yer alan, salaş köyün evlerinden birinde, tavan arasında dünyaya gelen, küçük Anna Balint'in; Rusya'nın en ünlü bale sahnesi Bolşoy'a sıçrama yapacağını, ününün dünyaya yayılıp çok genç yaşta zirveye çıkacağını, Rusya'nın unutulmaz soğuk kışlarında tutkulu bir aşk yaşayacağını, büyük acılar çekeceğini, kanser illetine yakalanıp, anılarını, yattığı hastane odasında inatla ölüme meydan okuyarak, sonuna kadar yeniden yaşayabileceğini kim bilebilirdi ki?

Jelena Ba?i? Alimpi?, dünyanın ünlenmiş bütün bale sahnelerinde, narin vücudu, cin gibi aklı ve başarıları ile damgasını vurmuş olan bir balerinin, samimiyetle anlattıklarını dile getiriyor. Çiftlikte yaşayanlarla, sanatçılarla, şairlerle ve onların esinlendikleri konularla, saman yığınlarıyla dolu Baçka Düzlüklerinin salaş köyleriyle ve kasabalarıyla, onların ayva reçeli kokan sabahlarıyla ve unutulmaz Rus kışlarıyla bu hikâyeyi süslüyor…

Yazar:Jelena Bacic Alimpic
Çevirmen:Saffet Atalay

 Sayfa Sayısı: 448
Dili: Türkçe
Yayınevi: Arunas Yayıncılık

                                                           Kaynak: D&R - AtlıKarınca

 
Arka Kapak

Da vinci Şifresi, Indiana Jones tadında bir kitap okumak ister misiniz?

"Büyük bir salgın bekliyor sizleri… Korku, kırk gün kırk gece sokakları ele geçirecek. Günaha meyil edenler kızgın alevler içinde yanacak… Şimdi ölüm zamandır!"

On üç şehir…
On üç mesaj…
On üç kurban…

Kaoslar, tarikatlar, kehanetler, suikastlar, intiharlar…
Ve bu kördüğümü tek başına çözmek zorunda kalan Ogmios ekibi…
Bir avuç gümüş ne kadar ağırdır? Uğruna ihanet edilip ölüme gönderilen dostunun cansız bedeni kadar mı? Yoksa asırlar sonra bu uğurda yitirilen hayatlar, mahvedilen şehirler kadar mı?

Kurguyla tarihin iç içe geçtiği, her sayfasında heyecanın doruklarda gezindiği nefes kesici bir serüven.


Yazar:Steven Savile
Çevirmen:Selin Beyhan

Sayfa Sayısı: 416
Dili: Türkçe
Yayınevi: Arunas Yayıncılık
 
 


Yakın çevrenizde varsa bence kaçırmayın, ayrıca başka seçenekte kitaplar varsa bizleri de haberdar edin emi izleyicilerim :)))
 
 

Hakmar" markette kitap Kampanyası :)

Bizim aile de benim kitaplara olan düşkünlüğüm bilinir, hatta sık sık dalgası geçilir.En güzel yanı ise bütün kampanyalarda,indirimlerde bana haber verilir,dün abim "hakmar" markette kitap kampanyası görmüş - 5 tl- hemen haber verdi.Ben de şuan yola koyulmak üzere iken sizlere haber vermek istedim,o fiyata kaçmaz, geçen yaz başı da aynı kampanya yapılmıştı ve güzel kitaplar vardı hayde yola koyulalım. :)))

Çağla'dan kitap çekilişi

 
 
Kitaplar da gözüm,lâkin dudak şeklindeki çantada gözümden kaçmadı hani  :)) (buyrunuz )  

26 Kasım 2012 Pazartesi

Siz de anne ve babanızı ölücek kadar seviyor musunuz?

   
 Annem "böbrek ameliyatı" olduktan 5-6 sonra bana hamile kalmış.Tabi ki bu durum istem dışı olmuş - tipik kaza bebeğiyim ahaha- zira diğer kardeşlerimin arsında en fazla  2 yaş fark varken, ben ile büyüğüm arasında 10 yaş var.Baya bi düşünmüş annem aldırıp-aldırmamak konusunda, çünkü; baya riskli bir durum hem de bakabilecek güçte ve sağlıkta değil...

     Babam karşı çıkmış, zira annem de kalben aldırmak istememiş -Allah'ın verdiği cana kıymak haddi değil- sonuç olarak soğuk bir -dikkat yağmurlu değil-  ekim ayında, 4.75 kg obez bir bebek olarak dünyaya gelmişim.
     
      Tabi bu duruma en çok ablam sevinmiş, bebeklerle oynayacağına benle oynamış resmen.Annemden daha çok o ilgilenmiş; yedirmiş,giydirmiş,gezdirmiş...
      Annem ben bildim bileli hep sağlık sorunları yaşar -Allah'a şükür çok çaresiz değil- bu yüzden pek iletişimli bir çocukluk geçiremedik beraber.Örnek vermek gerekirse annemle çocukluğumda geçirdiğim anılar sadece " Doğancılar Hastahanesinde muayene ve ilaç kuyruğu beklemek ile geçmiştir.Öyle mükemmel  yemekler,sofralar sadece ablam varken kurulurdu. -oda erken yaşta evlendi(20) - beraber sadece 1 ya da  kere oda zorlamam ile parka gidebilmişizdir.Okul aktivitelerine sırf o gelemez diye katılmadım hiç, veli toplantılarıma babam ya da yengem gelirdi.Yani annem vardı ama yoktu.Bu beni çok etkiledi tabi ki birde aramızdaki yaş farkını- 40-  sayarsak iletişim olarak da zıt olduk.
         
        Bu durumda benim ona karşı soğuk ya da kin beslediğim düşünülebilir, lâkin tam tersi ona ve babama o kadar  bağlıyım ki...
         Çocukluğumdan beri hep onların ölmesinden - yaş farkı ve rahatsızlığınında etkisi ile- korkar ve hep ağlarım.Göbek bağımız hiç kesilmemiş gibi, hayallerim ve geleceğim hep onlara göre indekslenmiş durum da.Bu sağlıklı değil biliyorum ama bu benim suçum değil öle bir ortam da yetişmedim.Hiçbir zaman onu suçlamadım, ya hiç olmasaydı hayatım da daha kötü olurdum bu bi gerçek.Diğer kardeşlerimin hepsi evli  ve biz üçümüz yaşıyoruz şuan, evde herşeyin kontrolü bende , anneme hiç iş yaptırmamaya gayret ediyorum.Onlar çocuk ben ebeveyn gibi :)) hepbir sorumluluk hâli var bende buda beni yoruyor sanırım.

 Ama birkez daha onlara sahip olduğum için,Allah'ıma şükrediyorum,beni sorumlu, âhlaklı, olgun bir şekilde yetiştirdikleri için,hiçbir maddi imkandan eksik koymadıkları,sevgilerini metaryele ve manaya dökemedikleri hâlde hissettirdikleri, hala bile bir çocuk gibi koruyup saydıkları için onlara ve beni onlara evlat veren Allah'ıma hamdü senalar olsun.Onları ne bensiz , ne de beni onlarsız koysun.

Şimdi diyeceksiniz nereden çıktı bu anne-baba sevdası; sanırım bi  2 yıl önce bir haber (burdan )çıkmıştı eminim çoğunuz hatırlıcaktır.Hani Kahramanmaraşta, annelerinin ölümü üzerine intihar eden 4 kardeş vardı.O olay beni çok etkilemişti,günlerce takip ettim.Zira intihar eden kardeşler küçük değil 25-30 yaş aralığında gayette eğitimli insanlarmış.Günlerce düşündüm nasıl bir bağdır,sevgidir ki 4'ü birden canına kıyar.Uzunca baktım herbirinin fotoğrafına; Beraris, raden ,Rulin ve sacen...

'Beraris' Temiz Kalp, 'Raden' Tanrıdan olma, 'Rulin' Topraktan yeniden diriliş ve 'Sacen' de Sağocak ailesinin soyunu taşına anlamına geliyor.
İsimleri ilk çok farklı geldi, okudukça anladım.Annelerinin mitolojiye olan merakındanmış, biraz tuhaf buldum hayatlarını ,pek sosyal değillermiş.Neden bilmiyorum çok üzüldüm, aklım almadı 4 yetişkin insan nasıl böyle bir karar verir.Belki biraz da kendimle özümsüleştirdim onları bu kadar bağlılıklarını,anneleri ölünce kopmuşlar onlarda , hani yukarda demiştim ya "göbek bağımız kesilmemiş" diye onların ki de öyle ama biraz daha saplantılı...

Ben Allah'a şükür o türde yetiştirilmedim, benim olmayan cana kıymak şuan ki psikolojimde olanaksız.Ama yinede onları anlıyorum biraz,; hatta komik gelicek yasin okuyup onların ruhuna hediye ediyorum :))hiç tanımadığım ve tanışamayacağım kişilere.

Bu konu çok tartışıldı hatta "Hakkı Devrim" de köşesinde paylaşmıştı.( buyrun )


                          Siz de anne ve babanızı ölücek kadar seviyor musunuz?
         
       
 

Çoban Yıldızı (fransızca)



Yüzme bilmeden,
Daha deniz görmeden,
Hiç güneşte yanmadan..
Şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan,
Aşkı tatmadan daha,
Onla sarhoş olmadan,
Hiç sevişmeden daha..
Şimdi ölmek istemem daha hiç gülmeden,
Çoban yıldızı...

Sen benle kal, çoban yıldızı
Hep benle kal..
 
 
Zamanın varsa

Ben hiç kimsem olmadan,
Tepeden tırnağa ona hiç sarılmadan,
Şimdi ölmek istemem kalbine dokunmadan,
Hadi al götür beni hala benimmişler gibi,
Evime yurduma
Taze meyve tatları yağmurlarında,
Çoban yıldızı...

Sen benle kal, çoban yıldızı
Zamanın varsa, biraz daha

25 Kasım 2012 Pazar

Serrose'den çok tatlı hediyeler :)

Sanırım blog açmamda büyük pay'ı olan sevgili serrose çok güzel çekiliş düzenlemiş.Aşağıdaki videoda kendisi hediyelerini tek tek tanıtmış, şansınızı denemek isterseniz buyrunuz :)))



          Kitap çekilişlerinden sonra en heyecanlandığım ve sahip olmak istediğim hediyeler :))

21 Kasım 2012 Çarşamba

"Kadın çocuğunu attı" ne lan :)))

                                   Sanırım rolünü ezberlemeden oynayabilen tek aktör :))                          
                                                        Gece gece koptum yahuu :))
 
 
''Ben bir kızın elini en son kutu kutu pense oynarken tuttum.'' diyen bir adama nasıl gülünmez ya :))
 

19 Kasım 2012 Pazartesi

Şuan ... #2

                                                            ŞUAN... sahip olunup,gezilesi şey.



                                                        ŞUAN ... eşlik ediyorum...

 
 
ŞUAN... okumayı bıraktığım kitap.
 

                                         ŞUAN... bize ve duâ 'larımıza çok ihtiyaçları var.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Şu an...!

                                                    ŞUAN ... sahip olunası şey...!
 
Zeynep Tosun


                                                     ŞUAN... olmak istediğim yer.

 
ŞUAN...izliyorum.
(I miss you)
 
 
 
ŞUAN...okuyorum.
 
 
Mim gibi oldu be :)) daha sonra kategoriler eklenicektir.


12 Kasım 2012 Pazartesi

Atatürk Mason muydu?

Türk Tarihini Bilen, Atatürk’ü Bilir

Atatürk ile ilgili olarak çok gelen bir soru var, bu yüzden bu yazıyı öne aldım.

Atatürk Mason mu? Neden birçok fotoğrafında sağ eli göğsünde, mason nizam duruşunda? 


 

 


Kısaca açıklayayım; öncelikle Atatürk’ün bırakın mason olmasını, mason localarını kapatmasından dolayı Mahmut Esat Bozkurt’la birlikte bir numaralı hedef olduğu belgelerle sabittir. Bununla ilgili zaten her şey bilinir.




Ben yine kısaca ilk defa bilinmeyenleri açıklayacağım bugünkü yazımda:
Öncelikle yukarıdaki soruyu, “iyi niyetli” soran okuyucularımın delil diye gösterdiği argümanlar nedir, ona bakalım: Efendim birçok fotoğrafındaki pozlarda, Atatürk mason duruşunda, sağ eli göğsünde duruyormuş, bu Tevrat’ta geçiyormuş:
Tevrat’ta :4: 2,3,4,5 bölümlerinin devamı olan:

Çık.4: 6 Sonra, "Elini koynuna koy" dedi. Musa elini koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli bir deri hastalığına yakalanmış, kar gibi bembeyaz olmuştu.

Çık.4: 7 RAB, "Elini yine koynuna koy" dedi. Musa elini yine koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli eski haline dönmüştü.

Atatürk’ün bunu Tevrat öğretisi olduğu için yaptığına delil sunanların bilgisiz oldukları ortaya çıkmaktadır. Neden mi?

Ben de Kuran’dan Neml Suresi 12. ayetten örnek veririm.

ELİNİ KOYNUNA SOKTA KUSURSUZ BEMBEYAZ ÇIKSIN, DOKUZ MUCİZE İLE FİRAVUN VE KAVMİNE GİT ÇÜNKÜ ONLAR YOLDAN ÇIKMIŞTIR.”

Ee şimdi ne oldu, Atatürk’ün yaptığı bu hareket, Kur’anî bir hareket oluverdi.

Ama değerli okuyucularım; Atatürk’ün bu pozları vermesinin, o pozlarda durmasının sebebi bu da değil. Yukarıdaki mantığa göre bu bile yeterli delil olurdu, ama “sebep budur” diye kolaya kaçmayacağım. Salavat-ı Şerife getirirken, sağ el kalbe götürülür ya, bu da değil!

Devam edelim, yine bu pozdaki duruşun; centilmenlik duruşu olduğu, dönemin kral ve dünyaca tanınmış liderlerinin emperyal duruşu olduğu vs. diye savunmaya geçenler de var. Bu anlatılanlar da kısmen doğru; araştırırsanız göreceksiniz ki, mesela Napolyon başta olmak üzere, bir çok lider benzer pozlar vermişlerdir.

Ama hayır, sebep bu da değil, değerli dostlar.

Öncelikle Atatürk’ü iyi anlamak için gerçek, TÜRK tarihini bilmek gerekir. Gazi Paşa, gizlenen TÜRK tarihinin içinde kamufle edilmiştir.

Bunun iki sebebi var: Birincisi, tüm Türk tarihi, yeni yeni toprak altından, muradullah dairesinde çıkmakta.

İkincisi, bilerek (ehillerce) stratejik olarak kamufle edilmesinden, ya da kısmen şeytanilerce örtbas edilmesinden.

Atatürk, ehillerce; yıkılmış, işgal edilmiş, bölünmüş topraklarda, yeni devlet kurma görevi için, çekirdekten yetiştirilenlerden en liyakatli kişi olarak seçilmişti. Türk töresi üzerine yetiştirilme tarzına sahipti. Bu konuyu fazla açmadan, asıl soru olan; “ATATÜRK NEDEN SAĞ EL GÖĞSÜNDE POZLAR VERMİŞTİR?” bunu açıklayayım.

Değerli dostlar, çünkü o duruş, mason duruşu şöyle dursun, emeryal filan duruşu da değildir! O duruş; TÜRK TÖRESİNDE, (BİLGE KAĞAN) DURUŞUDUR.

Sağ el kalbin üstünde, manası, kalbe ermek, KALP’EREN YANİ ALPEREN duruşudur. Tüm milletinin değerlerini -Yüce Yaratıcının İslam tasavvufunda da dile getirilen, “mümin kulumun kalbine sığdım” mecazı gibi- sıkıca kalbe bastırmak, kalbinin, bu değerler için attığının simgesidir.

Bu duruşu ayakta, dik durarak ve yerde bağdaş kurarak, oturarak tüm bilge Türk Başbuğları yapmıştır. Çünkü töredir.

İşte yakın zamanda çıkarılan BİLGE KAĞAN HEYKELLERİ. Hepsinin sağ elleri kalbindedir. Lütfen dikkat buyurun. Derûni Devlet- Kutsal Halı Kitabının yeni serisinde, gizlenen Türk metinlerindeki bu kaideleri yazdım. Belki yayınlarım. Bu ilgili bölümü önceden veriyor olmamın sebebi, sıkça bu pozun Atatürk’ün masonluk duruşu zırvası olduğundandır.





Şimdi gelelim Ata’nın, "Oğuz Oğulları ve Tuna" şiirlerine:
Oğuz Oğulları

Asya’nın ortasında Oğuz oğulları

Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları

Doğudan çıkan biz, batıda yine biz

Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz.

Hep insanlar kendilerini bilseler,

Bilinir o zaman ki hep biziz.

Türk sadece bir milletin adı değil,

Türk bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar,

Ey yığın yığın insan gafletleri

Yırtılmış gözlerdeki gafletten perde,

Dünya o zaman görecek hakikat nerede?

Hakikat nerede?


Tuna

Gafil hangi üç asır, hangi on asır

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu,

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak

Dinleyin sesini doğan tarihin

Aydınlıkta karaltılı şafak

Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin!

Nehirlerdir Türk’ün şaşmaz yol mühendisleri

Her nehir Türk'ü bilir her nehri

Tuna'nın da kıyısından gitti eski Türk

Geçti eski Türk Tuna’yı da yararak

Kaç defa, hangi defa? Sormayınız nafile.

Bilmez tarih bile.

Tarih çocuk güdük tarih güdük

Sökün büyük, pek büyük.

Sayılmaz, sayılmaz bu sökün

O kadar çok Tuna’dan geçtiği günler Türk’ün.

Tuna’nın yalnız üst ve alt illeri değil,

Tuna’nın üstü de altı da yer.

Dipdiri ve ölmez bir Türk vatanıdır.

Tuna’nın üstünü yaptı vatan Türk

Bakarak, akarak, yararak geçti

Tunanın altını kabristan yaptı.

Tuna’yla ruh oldu dipte yatan Türk.

Tuna’nın sisten ve güneşten yorganı.

Topraktan ve çakıldan yatağı ile

Akıyor "Türk'e vatanım" diye.

Derindir görünmez Tuna’nın dibi

Türk coşkun Tuna gibi, Tuna coşkun Türk gibi.


Tuna yalnız vatan değil, yeni ufuklara

Türk'ü götüren eski bir Tuna

Adam da ilk adamdır.

Adam ile yaratıcı

"Yaradan" dediğimiz yaratan adamdı.

İnsanlar tazelenir, mekanlar ihtiyarlar.

Nesiller kaynaşıyor, coğrafya küçülüyor

Bırakılan yer göçtü.

Bırakana göç düştü.

Adamlar: "Haydin" dedi.

Alpler "Hoş geldin" dedi.
(Eminin bazılarının Atatürk’ün şiir yazdığından, bu şiirlerinden bile haberleri yoktur. İşte Ata’yı biz bu kadar tanıyoruz.)

Ne diyor Ata, “Tuna ezelden Türk diyarıdır! Bilinen tarihler söylememiştir bunu.” Yani bilinmeyen bir tarihin olduğunu açıkça söylüyor, kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, yani kamufle edilen hakikatler çıkacak. aydınlıkta karaltılı şafak yani merhum Barış Manço’nun 2023 Sabahı Şafakta Kayaların Oğlu.

Ata’nın şiiri şöyle devam ediyor: Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidinTuna ismi ile bir sır: Tuna isminin tersi ANUT’tur. Yani “Anıt.” Bu kodlama bir addır, şimdi fazla açmıyorum.

Şimdi şiire devam edelim: Türk sadece bir milletin adı değil, bütün adamların birliğidir. Dünya o zaman görecek, hakikat nerede nerede?
 

Şimdi bazı resimler sunalım;





Genelkurmay arşivindeki Çanakkale’de 13 yaşındaki asker Türk çocuğu da mı masondu bu pozu verirken.
Yine bazı Osmanlı padişahlarının tabloları…





Ayrıca 5. Murat masondur. Atatürk dönemindeki şeyhülislam Musa Kazım Efendi masondur ve niceleri… Bu ayrı.
Yine elim değmişken, Atatürk’ün bıyığı Wilhelm bıyığı falan da değildir. Güya Atatürk’ün bıyığı Kayser İkinci Wilhelm’den esinlenme imiş. Bu da ayrı safsatadır. O da yine Balbal Türk mezar taşlarında çıkan tüm heykellerde kaytan, dönen, öz be öz Türk atalarının bıyığıdır. Aşağı doğru bıyık mongol etkisidir. Balbal heykellerinde de sağ el kalpte, bir kase içinde içtenlik sunulur, bunları şimdi açmıyorum, mesele çok uzar.










Ata, sandalyeler dururken, o çok sevdiği halısına, Türk töresindeki Bilge Kağan gibi bağdaş kurarak oturmuştur. İlginç değil mi, neden bu pozlardan söz edilmiyor? Yine Bilge Kağan’ın başsız heykelinin elinde tespih vardır.








Ata'nın elindeki tespihler, bunlar eski Türklerin elinde de vardı yani Budizimle açıklanmaz. Bunu da belki ileride açarım...
Bazı konuları açmayacağım dememdeki sebep; hem çalışmalarım var, hem de dezenformasyona uğramaması için. Çalışmalarım alınıp, söylemediğim şeyler yazılıyor bunun için. Zamanı gelirde nasip olursa açacağım.
Atatürk’ün mason olma ihtimali, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın mason olma ihtimali kadardır, yani sıfır.






Saygılarımla.

Oktan Keleş
         

8 Kasım 2012 Perşembe

Gangnam Style MÜZİK DEĞİL, BİR DENEYİN PARÇASIDIR!

Gangnam Style MÜZİK DEĞİL

 
 

                     Gangnam Style MÜZİK DEĞİL, BİR DENEYİN PARÇASIDIR!

   Güney Kore’li bir sanatçının yaptığı saçma sapan bir müziğin milyonları nasıl etkilediğini hep beraber izledik ve gördük.
Uzmanlar bu müziğin yüzyıllardır sevilen ilgi odağı olmuş parçaların notalarının bir deney labuatuarında birleştirilmiş ve etkisi gözlemlenmek üzere piyasaya çıkarılmış bir parça olduğunu belirtiyorlar!
Bakın bu tür deneyler dünyanın her yerinde yapılıyor!
İnsanlar insanlıklarından uzaklaştıkça bu hipnoza daha yatkın oluyorlar!
Tüm dünyanın yaşadığı bu deneyin parçası olmayalım, aptalca bir müziği gerekirse dinlemeyelim!
Bebeklerin bile ekran karşısında bu şarkıyla nasıl hipnoz olduğunu tüm haber kanalları vermiş iken; hala olaya eğlence gözüyle bakan halkımıza bu haberimizin içeriğini internetten araştırmalarını bekliyoruz!
 

6 Kasım 2012 Salı

Trololo Sing Along! Gitsin dertler ohohohooh :)))

    Her sabah güne "Çamlıca"nın enfes manzarasıyla uyanmak gibisi yok.Küçük eyfel kulesini andıran direkleri  'kurşunasker'ler gibi sıraya dizilmiş bi şekilde selam ederler bana sağolsunlar :))
     Şuan kehanetli bir hava hakim (yazının sonu nereye varacak bende bilmiyorum) ahh! şimdi akıllı telefonum olaydı da şöle instgram dan fotoğraf çakaydım ama malesef  özenti gençlik furyasına kapılamiciğim :)

**********************************************************************************


   Biraz önce " sema " bir post yapmış, daha doğrusu "mim"  depresyondan çıkaran şarkılar diye, bende tam odamın içini kararttığı gibi, ruhende depresifleştiren havanın etkisiyle sıkılmış olacağım ki;çocukluğumdan bu yana büyük bir zevkle dinlemiş olduğum şarkıyı paylaşmak istedim.

(lütfen şarkı eşliğinde okuyunuz)
 
Ahahahha ...!!!
 
Allah'ım ilk gördüğümde tırsmıştım adamdan, gözler ,uzaylı yürüyüşü falan ....
Sonra başladım onla tekrar etmeye, "Ahhhh- ya ya yaaahh " :))
Siz beni üzebileceğinizimi sanıyosun " Ohhhh oohhh oohhh" :))
Ye ye ye yeeehhhh !!!
Zaten cevap niteliğinde " nanna nah nanna nahhhh" :))
Hele ki, 2.40 dakika da bi " Aaiihhhhhhhhhiiiii" si var ki sanki düşmanı,dertleri  tarzan misali salınarak deviriyorsun öle böle değil ...
Final de öle bi kahkaha atıyorum kii ohhh defolsun dertler "hahahahhahah"
Ayarlı oyuncak gibi gidişi yokmu :)))
 
****************************************
 
Ahanda böle anacım kaldı mı  sıkıntı ,tasa ?
 
 
OHHOOOOOHHOOOOO !!!