9 Mayıs 2014 Cuma

Sema'ya ithafen "Döner" tarifim ... :)))



 Yemeklerim genel de beğenilir, ama çokta iddialı değilimdir.
Farklı lezzetler ve tarifler denemeyi severim, lâkin her denememin  ilk'i kötü olur ya da ben bir türlü beğenemem.
Ama ilk defa içime sinen bir tarif denemem oldu :)
Döner!


Aslına bakarsanız bu tarifi yapalı aylar oldu.Zaten bu resmi de " instagram " hesabım da paylaşmıştım.
 İnstagram da "Sema" ile karşılaştık ve o, döner'in tarifini isteyince onu kıramadım. :))



Gelelim tarifimizin yapım aşamasına;

*Öncelikle görüntü açısından en ince ayrıntı; "etimizin" dondurulmuş olup, çok az yani doğranılacak kıvama gelmesi için; "çok az" dışarı da bekletilmesi.
*Daha sonra iyi kesin bir bıçak yardımı ile aynı dönercilerin kestiği gibi, ince ince kesilecek.
*Bu arada başka bir kapta; orta boy ya da sizin tercihinize kalmış bir oranda soğan rendelenip,suyu elde edilecek.Eğer isterseniz direk rendelenmiş soğanı da kullanabilirsiniz.
*İçerisine bir miktar yoğurt ya da süt ekleyeceksiniz. (Etin yumuşamasını sağlıyor.)
*Yine sizin tercihinize kalmış, istediğiniz baharatları ilave ediniz.
*İnce ince doğramış olduğumuz etimizi bu karışıma ekliyoruz.Güzelce harmanlıyoruz ve ağzını jelatinleyip; bir gece buzdolabında bekleterek, terbiye ediyoruz.
*Ertesi gün pişirmek için; eğer ki var ise etimizi kendi iç yağı ile pişirmek ayrı bir lezzet katıyor.Yoksa da klasik zeytinyağı ya da ayçiçek yağı ile tavada önce yüksek ısı da daha sonra ise yavaş yavaş pişiriyoruz.
Ocaktan almaya yakın,tekrar altını açıp hafif sertleşmesini sağlıyoruz.

    İşte bu kadarcık!

Not: Resim de ki tarif benim ikinci denemem idi.Bu sefer ben terbiyesiz yaptım, yani soğansız.
Benim gibi sadece, etin tadını almak istiyorsanız,terbiyesiz bir şekilde direk etimizi doğrayıp,tavada pişirebilirsiniz.Ben böyle daha çok sevdim! :))

Servis olayı da yine sizin zevkinize kalmış.
Ben, lavaş üzerine; patates kızartması ve maydanoz,roka eşliğinde servis etmiştim.
Annem de ,babam da gayet beğendiler :))

Tarifi deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun, Rabbim herkese yemeyi de nasip etsin.
Hakkınızı helal ediniz!



Bu arada; Sema'nın mükemmel ve tatlı emeklerini sergilediği, çok güzel ve hayran olunası 'instagram' hesabına bakmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Lakin uyarayım; her bir fotoğrafa saatlerce bakmak ve her birini yemek isteyeceksiniz.

23 Nisan 2014 Çarşamba

"Makyaj Odam" dan Gelen Muhteşem Hediyelerim :)))


Cumartesi sabah'ı güne " makyaj odam "ın güzel mail'i ile uyandım.
Geçen aylarda düzenlemiş olduğu; blogu'nun 1.yaş çekilişine katılmıştım.
Ne güzel bir tevafuk ki ben kazanmışım :))
Çok çok mutlu oldum tabii :)
Nasıl olmayayım ki, şunların güzelliğine bakın :)
Hepsi o kadar kullanışlı ki, birçoğu ihtiyacım olan ve denemek istediğim ürünler, tatlılıklarına hiç değinmiyorum :)

Ayrıntılı paylaşmak gerekir ise;

*Mükemmel renk seçeneği ile far paleti,
*İkea saksılıklar ve içersinde; bolca sıcak çikolata,nesguik,bitki çayları ve lolipoplar :)
*Gabrini ojeler ve Nail Art Tırnak bantları
*Accessorize markalı "baykuş çanta" :))
*Loreal Paris ; "BB Krem ve Cilt Serumu,
*The Balm markalı ve çok denemek istediğim; eyeliner :)
*Essence allık (rengi çok tatlı) :)
*eos markalı minnak "dudak balsam'ı" :)

Yazarken yoruldum valla, böyle güzel hediyeleri binbir emek ile hazırlayan ve beni mutlu eden Cansu' ya çok çok teşekkür ediyorum.
Umarım uzun yıllar kendisini blog da ve özellikle benim daha çok ve severek takip ettiğim instagram' da da görürüz :))
Tekrar teşekkür ederim :)

***

Birde aynı gün gittiğim Ümraniye de bu güzellikler karşıladı beni, her ne kadar pembesi kalmamış olsa da bunlar da beni mutlu etmeye kafi :))
Anlayacağınız muhteşem bir Cumartesi idi benim için :) umarım her günümüz bu denli güzel ve keyifli geçer.


 23 Nisan Ulusal ve Egemenlik Bayramımız da kutlu ve mutlu olsun :)
Umarım ismine yakışır bir şekilde tüm Dünya Çocukları'nın mutlu geçireceği bir gün ve gelecek olur.





12 Nisan 2014 Cumartesi

Kamera Arkası...!


Blog sayesinde;birçok güzel insan ve birçok hayata sahip ve şahit oluyoruz.
Hiç görmediğimiz hâlde acısıyla üzülüyor, sevinci ile biz de mutlu oluyoruz.
Bazıları kendisini ifşa ederken, büyük bir çoğunluk -buna bende dahil- kendisini ifşa etmekten kaçınıyor.
İnsan ister istemez merak ediyor,kimisi bunu arkadaşlığa dönüştürüyor hatta :)
Bende birçok insanı merak ediyorum,henüz tanışma fırsatım olmadı ama ilerde olur inşallah.
Ama tek merak eden ben değilmişim ki: Nabrut da çok güzel bir "mim" oluşturmuş.

Demiş ki; -arkadaşım,sen bu postlarını nasıl bir ortamda hazırlayıp,yayınlıyorsun?
Hadi seni göremiyoruz, bari nasıl bir ortam şartlarında yazıyorsun, hele bi gösteri ver ahahha :))
Evet,yukarıda da görmüş olduğunuz üzere,böyle bir masa ortamında hazırlıyorum :)
(Gerçi pek hazırlayamıyorum da :)


Yakın zamanda aldığım ve okuduğum kitapların bir bölümü, kalemlerim, yeğenimden arakladığım not defterim;genelde sevdiğim dizi,film ve kitapları not ediyorum.
Nezle olduğum için bolca selpak ve ıslak mendil bulunduruyorum bu aralar :)
Su içemeyen bir insan olarak,böyle cam şişede her daim su bulunduruyorum yanımda.Böylelikle aklıma geldikçe içmem daha kolay oluyor.
Yeni bantlar buldum kırtasiyeden onlarla tatlı tatlı bakışıyoruz.
Lip balm elimin altında olur genelde,tabii normalde bu kadar düzenli değilim :) kahve ve çay bardakları, abur cubur paketleri de eşlik eder masama :))


Masaüstü'mde de; Çin'in "feng huang"  şehrinden muazzam bir görüntü var, sevdiğim şehirlerden resimler olur genelde.
Bakıp bakıp hayal kurarım oradaymışım gibi! :))

Ben de bu mim'i eğer cevaplamak ister iseler;


paslıyorum :))






5 Nisan 2014 Cumartesi

60'lar Klasik Filmlere Devam ... Splendor in the Grass/ Aşk Bahçesi




Bu aralar; "60'lar klasik'lerine" takmış durumdayım.Kafa olarak da o yıllara ait olduğum için, pek bir keyifle izliyorum.

                     
                       ***



Tam olarak hatırlamasam da, sanırım bir kitapta ismini duyup not etmiştim bu filmi.
Filmin konusunu ve oyuncularını araştırır iken; "Natalie Wood ve Warren Beatty" isimlerini görmemle zaten filmi seveceğimi anlamıştım.
Natalie Wood'un gerçek hayat hikayesi ve güzelliği, beni etkilediğinden mi bilmiyorum,bu kadını seviyorum.Kendi hayat hikayesi de bir film senaryosu gibi.









1961 yılın da çekilen ‘‘Splendor in the Grass’’ filminde sinema tarihinin ilk ‘‘French Kiss - Fransız Öpücüğü’’, Natalie Wood ve Warren Beaty arasında gerçekleşmişti. Senaryosu Oscar alan film, gençlik aşkları üzerine hüzünlü, etkisini hala kaybetmemiş gerçek bir klasik. ‘‘Piknik’’ ve ‘‘Otobüs Durağı’’yla tanınan Pulitzer ödüllü yazar William Inge, senaryoyu gençliğinde duyduğu yaşanmış bir öyküden yola çıkarak kaleme almış. 1920'lerde Kansas'ta geçen hikayede, birbirini seven ancak aileleri yüzünden ayrılmak zorunda kalan iki gencin ilişkisi anlatılıyor.




Kısaca filmin konusundan bahsetmek gerekirse;



1920'ler Kansas'ın da geçiyor.
Belirtmeden geçemeyeceğim; o zamandan bu yana değişen hiçbir şey olmamış :)
Aşk'ı ile aile ve toplum baskısı arasında kalan genç bir kız ve iş kolik ve paragöz babası tarafından kendisine sorulma nezaketinde dahi bulunulmadan geleceği belirlenen ve sevdiği kız tarafından istediği ilgiyi bulamayan  bir genç'in aşk ve hayat mücadelesini izleyeceksiniz.
Bud ve Deanie ...






Bir kadının aşk nezdinde; ne derece ileriye gidip,kendinden vazgeçişini izleyeceksiniz.
Deydi mi derseniz...?!









Hani bazı filmler sizi sonuyla vurur ya, işte bu filmde bizleri sonuyla vuruyor.Sırf sonunu izleseniz bile içiniz burkulur.
Çokça; -"nedenler ve keşkeler" var.


Yazıyı, filmde de geçen ve beni derinden etkileyen; "Wordsworth"un, Duygu ve Ölümsüzlük şiirinden bir pasaj ile bitiriyorum.

***

Hiçbir şey bir saat öncesine dönmez, görkemli çimenlerde
Çiçeklerin zaferi
Kederlenmeyiz!
Geride bıraktıklarımıza karşı güçleniriz!





10 Mart 2014 Pazartesi

"İncirler olana kadar Kalsaydın bari..."


Hani bazen olur ya; hiçbir şey yapmak istemezsin, ama sonra gözün bir görüntüye takılır, kitapta ki bir satır dikkatini çeker üst üste okursun ya da en olmadık bir video,şarkıya rastlarsın art arda belki de sayısını takip edemediğim kadar dinlersin,dinlemek istersin.
Dün geceden beri dinliyorum,her an her ortamda, art arda...
Böyle birden bağırasım geliyor; "Bu tuzlu meltem mi böyle genzimi yakan?
                                                 Yoksa dokundu mu sarf ettiğim o sözler?


              Bu tuzlu meltem mi böyle genzini yakan?
              Yoksa dokundu mu sarf ettiğim o sözler?
               Çökerken sahile gece sinsi bir duman
               Birer birer uçurumdan atlar hevesler

              Olacak şey miydi şimdi senin yaptığın
              Olacak şey miydi
              Onca işinin gücünün üzerine birde bu
              Geçmiyor boğazımdan inanır mısın sen yokken
              Ne ekmek nede bir yudum su...

        "İncirler olana kadar kalsaydın bari"...
              Onlarca sözlerden birini tutsaydın bari
               Beni böyle habersizce alıp giderken

         "Bavuluna kalbimi de atsaydın bari"


Sadece şarkımı; o buğulu gözler, naif ses,olgunluk, gülerken kendini kasması...
Diyeceğim şu ki; "İncirler olana kadar dinlerim seni çocuk"  :))

Not: Artık sıkı bir "X Factor" takipçisiyim :)
         Bu arada bu güzel şarkı sözleri için, "İskender Külekçi"ye teşekkürler...

               

19 Şubat 2014 Çarşamba

My Mad Fat Diary 2. Sezon Sonunda Başladııııııı :))) Şişman Kızın Günlüğü


Allah'ım sonunda 1 sene geçti ve geçen yıl bu zamanlar çok çok severek izlediğim; bölüm sayısı azlığından ve 1 senelik aralığından ötürü çok çok kızdığım dizim; " My Mad Fat Diary " dün yeni bölümüyle yayınlandı.
Ama gel gör ki hala çevirisi yapılmadığı için izleyemedim.
Her karakterini ve her anını özlediğim bir dizi, o kadar içten ve doğal ki ; hiç sıkılmadan izleyeceğiniz ve kendinizden,yaşantınızdan izler bulacağınız bir gençlik dizisi.
Uzun ara verilmesinden ötürü, baş karakterimizin zayıflatılacağını düşünmüştüm, ama baktım ki öyle bir şey söz konusu değil, bu durum çok hoşuma gitti.





ilk sezonda  karakterleri, en önemlisi Rea 'nin hayatını,psikolojik rahatsızlığını ve diğer insanlar tarafından kabul görme gayretini; gülerek ve bolca hüzünlenerek izlemiştik.
Bu sezon ise okul macerası ve Finn ile olan yakınlaşmasına şahit olacağız.
Karakterlerin hepsini çok özledim ve umarım kısa sürede çevirisi yapılır :)

Eğer hala izlemediyseniz hemen izliyorsunuz, zaten bir başlasanız, 6 bölümü izlemeden kalkamazsınız ekran'ın başından :)
2. sezonu birlikte izleyelim ve birlikte yorumlayalım olur mu? 








17 Şubat 2014 Pazartesi

Viaport / "Kipa" Kitap Kampanyası...


Geçen haftalarda havanın güzelliğinden faydalanmak amaçlı; ablam ve yeğenlerimle "Via port" a gitmiştik.
Gerçi kendisi neredeyse İstanbul'un çıkışında (Kurtköy) ama gittiğinize değiyor.
Lunapark, yapay göl ve açık alan mağazaları ile güzel vakit geçirebileceğiniz bir ortama sahip, "AVM'ler" de olduğu gibi kapalı alana sıkışma derdi yok, bu anlamda çok sevdim.Keşke yakın bir alanda olsaydı :)
Gelmişken mekanda bulunan "Kipa" ya da uğradık.
Ve girişte bizi, indirimli kitaplar karşıladı :)
Çoğunlukla; "Epsilon,Martı,Can,Altın  ve Eftalya" yayınlarının kitapları vardı.
Almak isteyenler ve merak edenler için resimlerini çektim, gerçi acele ettiğimizden fazla detaylı çekemedim ama idare edeceğiz artık :)

Yer kapladığı için resimleri küçültmek zorunda kaldım,üzerlerine tıklayarak daha ayrıntılı görebilirsiniz.


"Can yayınları" nın fiyatı 7.90 idi.


"Eftalya yayınlarının" fiyatı da 7.90 idi.





"Epsilon yayınlarının" fiyatı da 7.90 idi.




4,5 ve 6.90 arası fiyatlar...







10 tl 'lik kitaplar...













Birde konudan bağımsız bir kampanyadan da bahsetmek istiyorum. İnstagram da paylaşmıştım ama birde buradan haber vereyim. "Bim" de "Elidor Onarıcı Bakım " serisi deneme fırsatı amaçlı set halinde "10 tl " idi.Ben çok severek kullandığım için hemen aldım.Umarım henüz bitmemiştir kampanya, çünkü kaçırılmayacak bir fırsat :)