Türk Tarihini Bilen, Atatürk’ü Bilir
Atatürk ile ilgili olarak çok gelen bir soru var, bu yüzden bu yazıyı öne aldım.
Atatürk Mason mu? Neden birçok fotoğrafında sağ eli göğsünde, mason nizam duruşunda?
Kısaca açıklayayım; öncelikle Atatürk’ün bırakın mason olmasını, mason localarını kapatmasından dolayı Mahmut Esat Bozkurt’la birlikte bir numaralı hedef olduğu belgelerle sabittir. Bununla ilgili zaten her şey bilinir.
Ben yine kısaca ilk defa bilinmeyenleri açıklayacağım bugünkü yazımda:
Öncelikle yukarıdaki soruyu, “iyi niyetli” soran okuyucularımın delil diye gösterdiği argümanlar nedir, ona bakalım: Efendim birçok fotoğrafındaki pozlarda, Atatürk mason duruşunda, sağ eli göğsünde duruyormuş, bu Tevrat’ta geçiyormuş:
Tevrat’ta :4: 2,3,4,5 bölümlerinin devamı olan:
Çık.4: 6 Sonra, "Elini koynuna koy" dedi. Musa elini koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli bir deri hastalığına yakalanmış, kar gibi bembeyaz olmuştu.
Çık.4: 7 RAB, "Elini yine koynuna koy" dedi. Musa elini yine koynuna koydu. Çıkardığı zaman eli eski haline dönmüştü.
Atatürk’ün bunu Tevrat öğretisi olduğu için yaptığına delil sunanların bilgisiz oldukları ortaya çıkmaktadır. Neden mi?
Ben de Kuran’dan Neml Suresi 12. ayetten örnek veririm.
“ELİNİ KOYNUNA SOKTA KUSURSUZ BEMBEYAZ ÇIKSIN, DOKUZ MUCİZE İLE FİRAVUN VE KAVMİNE GİT ÇÜNKÜ ONLAR YOLDAN ÇIKMIŞTIR.”
Ee şimdi ne oldu, Atatürk’ün yaptığı bu hareket, Kur’anî bir hareket oluverdi.
Ama değerli okuyucularım; Atatürk’ün bu pozları vermesinin, o pozlarda durmasının sebebi bu da değil. Yukarıdaki mantığa göre bu bile yeterli delil olurdu, ama “sebep budur” diye kolaya kaçmayacağım. Salavat-ı Şerife getirirken, sağ el kalbe götürülür ya, bu da değil!
Devam edelim, yine bu pozdaki duruşun; centilmenlik duruşu olduğu, dönemin kral ve dünyaca tanınmış liderlerinin emperyal duruşu olduğu vs. diye savunmaya geçenler de var. Bu anlatılanlar da kısmen doğru; araştırırsanız göreceksiniz ki, mesela Napolyon başta olmak üzere, bir çok lider benzer pozlar vermişlerdir.
Ama hayır, sebep bu da değil, değerli dostlar.
Öncelikle Atatürk’ü iyi anlamak için gerçek, TÜRK tarihini bilmek gerekir. Gazi Paşa, gizlenen TÜRK tarihinin içinde kamufle edilmiştir.
Bunun iki sebebi var: Birincisi, tüm Türk tarihi, yeni yeni toprak altından, muradullah dairesinde çıkmakta.
İkincisi, bilerek (ehillerce) stratejik olarak kamufle edilmesinden, ya da kısmen şeytanilerce örtbas edilmesinden.
Atatürk, ehillerce; yıkılmış, işgal edilmiş, bölünmüş topraklarda, yeni devlet kurma görevi için, çekirdekten yetiştirilenlerden en liyakatli kişi olarak seçilmişti. Türk töresi üzerine yetiştirilme tarzına sahipti. Bu konuyu fazla açmadan, asıl soru olan; “ATATÜRK NEDEN SAĞ EL GÖĞSÜNDE POZLAR VERMİŞTİR?” bunu açıklayayım.
Değerli dostlar, çünkü o duruş, mason duruşu şöyle dursun, emeryal filan duruşu da değildir! O duruş; TÜRK TÖRESİNDE, (BİLGE KAĞAN) DURUŞUDUR.
Sağ el kalbin üstünde, manası, kalbe ermek, KALP’EREN YANİ ALPEREN duruşudur. Tüm milletinin değerlerini -Yüce Yaratıcının İslam tasavvufunda da dile getirilen, “mümin kulumun kalbine sığdım” mecazı gibi- sıkıca kalbe bastırmak, kalbinin, bu değerler için attığının simgesidir.
Bu duruşu ayakta, dik durarak ve yerde bağdaş kurarak, oturarak tüm bilge Türk Başbuğları yapmıştır. Çünkü töredir.
İşte yakın zamanda çıkarılan BİLGE KAĞAN HEYKELLERİ. Hepsinin sağ elleri kalbindedir. Lütfen dikkat buyurun. Derûni Devlet- Kutsal Halı Kitabının yeni serisinde, gizlenen Türk metinlerindeki bu kaideleri yazdım. Belki yayınlarım. Bu ilgili bölümü önceden veriyor olmamın sebebi, sıkça bu pozun Atatürk’ün masonluk duruşu zırvası olduğundandır.
Şimdi gelelim Ata’nın, "Oğuz Oğulları ve Tuna" şiirlerine:
Oğuz Oğulları
Asya’nın ortasında Oğuz oğulları
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz
Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biziz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri
Yırtılmış gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek hakikat nerede?
Hakikat nerede?
Tuna
Gafil hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin
Aydınlıkta karaltılı şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin!
Nehirlerdir Türk’ün şaşmaz yol mühendisleri
Her nehir Türk'ü bilir her nehri
Tuna'nın da kıyısından gitti eski Türk
Geçti eski Türk Tuna’yı da yararak
Kaç defa, hangi defa? Sormayınız nafile.
Bilmez tarih bile.
Tarih çocuk güdük tarih güdük
Sökün büyük, pek büyük.
Sayılmaz, sayılmaz bu sökün
O kadar çok Tuna’dan geçtiği günler Türk’ün.
Tuna’nın yalnız üst ve alt illeri değil,
Tuna’nın üstü de altı da yer.
Dipdiri ve ölmez bir Türk vatanıdır.
Tuna’nın üstünü yaptı vatan Türk
Bakarak, akarak, yararak geçti
Tunanın altını kabristan yaptı.
Tuna’yla ruh oldu dipte yatan Türk.
Tuna’nın sisten ve güneşten yorganı.
Topraktan ve çakıldan yatağı ile
Akıyor "Türk'e vatanım" diye.
Derindir görünmez Tuna’nın dibi
Türk coşkun Tuna gibi, Tuna coşkun Türk gibi.
Tuna yalnız vatan değil, yeni ufuklara
Türk'ü götüren eski bir Tuna
Adam da ilk adamdır.
Adam ile yaratıcı
"Yaradan" dediğimiz yaratan adamdı.
İnsanlar tazelenir, mekanlar ihtiyarlar.
Nesiller kaynaşıyor, coğrafya küçülüyor
Bırakılan yer göçtü.
Bırakana göç düştü.
Adamlar: "Haydin" dedi.
Alpler "Hoş geldin" dedi.
(Eminin bazılarının Atatürk’ün şiir yazdığından, bu şiirlerinden bile haberleri yoktur. İşte Ata’yı biz bu kadar tanıyoruz.)
Ne diyor Ata, “Tuna ezelden Türk diyarıdır! Bilinen tarihler söylememiştir bunu.” Yani bilinmeyen bir tarihin olduğunu açıkça söylüyor, kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, yani kamufle edilen hakikatler çıkacak. aydınlıkta karaltılı şafak yani merhum Barış Manço’nun 2023 Sabahı Şafakta Kayaların Oğlu.
Ata’nın şiiri şöyle devam ediyor: Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin… Tuna ismi ile bir sır: Tuna isminin tersi ANUT’tur. Yani “Anıt.” Bu kodlama bir addır, şimdi fazla açmıyorum.
Şimdi şiire devam edelim: Türk sadece bir milletin adı değil, bütün adamların birliğidir. Dünya o zaman görecek, hakikat nerede nerede?
Şimdi bazı resimler sunalım;
Genelkurmay arşivindeki Çanakkale’de 13 yaşındaki asker Türk çocuğu da mı masondu bu pozu verirken.
Yine bazı Osmanlı padişahlarının tabloları…
Ayrıca 5. Murat masondur. Atatürk dönemindeki şeyhülislam Musa Kazım Efendi masondur ve niceleri…
Yine elim değmişken, Atatürk’ün bıyığı Wilhelm bıyığı falan da değildir. Güya Atatürk’ün bıyığı Kayser İkinci Wilhelm’den esinlenme imiş. Bu da ayrı safsatadır. O da yine Balbal Türk mezar taşlarında çıkan tüm heykellerde kaytan, dönen, öz be öz Türk atalarının bıyığıdır. Aşağı doğru bıyık mongol etkisidir. Balbal heykellerinde de sağ el kalpte, bir kase içinde içtenlik sunulur, bunları şimdi açmıyorum, mesele çok uzar.
Ata, sandalyeler dururken, o çok sevdiği halısına, Türk töresindeki Bilge Kağan gibi bağdaş kurarak oturmuştur. İlginç değil mi, neden bu pozlardan söz edilmiyor? Yine Bilge Kağan’ın başsız heykelinin elinde tespih vardır.
Ata'nın elindeki tespihler, bunlar eski Türklerin elinde de vardı yani Budizimle açıklanmaz. Bunu da belki ileride açarım...
Bazı konuları açmayacağım dememdeki sebep; hem çalışmalarım var, hem de dezenformasyona uğramaması için. Çalışmalarım alınıp, söylemediğim şeyler yazılıyor bunun için. Zamanı gelirde nasip olursa açacağım.
Atatürk’ün mason olma ihtimali, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın mason olma ihtimali kadardır, yani sıfır.
Saygılarımla.
Oktan Keleş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder